18 Ocak 2017 Çarşamba

MİRAS HUKUKU - MİRASIN REDDİ

                 MİRASIN REDDİ VE SONUÇLARI


Mirasın reddi, mirasçının kendi isteği ile mirasçılık sıfat ve haklarını istememesidir. Kısaca hiçbir neden belirtmeksizin, kendi alacaklılarını zarara sokma kastı taşımadan yasal ve atanmış mirasçıların şartsız olarak, kendilerine geçen mirası kabul etmemelerine ilişkin irade açıklamasına mirası red denir.
Mirası red eden bir mirasçı, yasal süresi içinde mirasa ilişkin red hakkını kullanarak mirasçılık sıfatını murisin ölüm tarihinden itibaren kaybetmiş olduğu gibi mirasbırakandan önce ölen bir mirasçı konumuna girmiş sayılır. Mirasçılar tarafından genelde mirasbıkaranın terekesinin borca batık olması halinde yapılır. Medeni Kanunun 605. Madesinin 2. Fıkrasında bu durum : ‘Ölümü halinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli ve resmen tespit edilmiş ise, miras redddilmiş sayılır’ şeklinde düzenlenmiştir. Mirasın bu şekilde reddi hükmen red olarak adlandırılmaktadır. Hükmen redde, miras bırakanın borçlarını ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olması halinde mirasın reddolunduğu hakkında yasal bir karine vardır. Bunun için mirasçının açık bir irade beyanına ihtiyaç yoktur. Miras bırakanın ölüm tarihinde, bıraktığı tüm malvarlığının borçlarından az olması halinde ödemeden aczini yani terekenin borca batık olduğunu gösterir.
Mirası red hakkına sahip olanlar, yasal ve atanmış mirasçılardır. Yasal veya atanmış mirasçıların mirası reddetmesine gerçek red denilmektedir. Yararına belirli bir mal vasiyet edilen kişinin yani vasiyet alacaklısının mirası reddetmesine gerek yoktur. Yine miras, ancak miras bırakanın ölümünden sonra reddedilebilir. Miras bırakan yaşarken mirasçılık sıfatının kazanılması mümkün olmadığından mirasçının red hakkı da doğmuş olmaz. Miras bırakan yaşarken sadece mirastan feragat sözleşmesi yapılabilir.
Mirasın yasal ya da atanmış mirasçılar tarafından reddi, mirasbırakanın ölüm tarihinden itibaren 3 ay içinde yapılmalıdır. Bu süre hak düşürücü süredir. Eğer mirasçı bu süre içinde mirası ret hakkını kullanmazsa bu hak düşer ve mirasçı mirası kayıtsız ve şartsız kazanmış olur. Mirası red süresi içinde mirasçılar, mirasbırakanın borçlarından şahsen sorumlu değildirler. Mirasçının tereke borçlarından dolayı kendi kişisel malıyla sorumluluğu, ancak mirası açıkça kabul etmesi ya da 3 aylık ret süresinin geçmesi ile mümkün olduğundan bu süre içinde alacaklılar tereke malları üzerinde icra takibi yapabilirlerse de mirasçıların kişisel mallarına yönelemezler. Mirasın reddine ilişkin 3 aylık hak düşürücü süre mirasçının yapacağı gerçek redde ilişkin olup hükmi red halinde söz konusu olmaz. Mirasçılar tarafından terekenin borca batık olduğunun tespiti her zaman istenebilir.                                            Esasen mirasın reddine ilişkin süre, yasal mirasçılar için mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten, vasiyetname ile atanmış mirasçılar için ise mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine bildirildiği tarihten itibaren başlar. Mirası red isteğinde bulunan mirasçı, mirasbırakana mirasçı olduğunu sonradan öğrendiğini kanıtlarsa bu 3 aylık süre kendisinin mirasçı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlar. Eğer yasal mirasçı, mirasbırakanın bir vasyetname gibi ölüme bağlı tasarrufu ile mirastan çıkarma şeklinde miras dışında bırakılmışsa bu takdirde 3 aylık red süresi vasiyetname ve benzeri ölüma bağlı tasarrufun mahkemece iptal edildiğini öğrendiği tarihten başlar. Terekenin mal varlığının yazımına ilişkin defter tutulması halinde ret süresi, yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hakimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar. Vasiyetname ile atanmış mirasçı için ret süresi ise vasiyetnameyi açan sulh hakimi tarafından vasiyetnamenin kendileriyle ilgili kısmının onaylı bir örneğinin kendilerine tebliğinden başlar. Yine mias sözleşmesi ile bir mirasçı atanması hali söz konusu ise yasal mirasçılarda olduğu gibi mirasbırakanın ölümünü öğrendiği tarihten itibaren ret süresi başlar.
Mirası reddetmeden ölen mirasçının red hakkı kendi mirasçılarıne geçer. Bunlar için mirası red süresi kendilerinin miras bırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlamakla birlikte bu süre kendilerinin mirasbırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermez. Red sonucunda miras, daha önce mirasçı olmayanlara geçerse, bunlar için red süresi önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten başlar. Kendisine intikal eden bir mirası kabul ya da red ettikten sonra ölen bir mirasçının kendi mirasçıları bu red veya kabul ile bağlıdırlar. Ancak mirasçı, mirası reddetmeden ve henüz red müddeti dolmadan ölürse, onun sahip olduğu mirası kabul veya red hakkı da kendi mirasçılarına geçer. Red süresi dolmadan mirasçı ölmüşse red hakkı onun mirasçılarına geçtiğinde bu halde iki terekede miras hakkına sahip olma söz konusudur. İlk miras bırakandan ve kendi mirasbırakanından gelen terekeyi red veya kabul edebilirler. Ayrıca ilk mirasbırakandan gelen terekeyi reddedip kendi mirasbırakanından gelen terekeyi kabul edebilirler. Ancak kendi mirasbırakanından gelen terekeyi reddedip ilk mirasbırakandan gelen terekeyi kabul edemezler. Mirasçı, kendi mirasbırakanının mirasını reddederse iki mirası birden reddetmiş sayılır. Mirası red hakkının intikal ettiği birden çok mirasçının bazısı mirası reddetmiş bazısı kabul etmiş olabilir. Red sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse, bunlar için red süresi önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar.
Mirasın reddi, mirasçılar tarafından ölenin son yerleşim yerindeki sulh mahkemesine yapılır. Sulh hakimi kayıtsız ve şartsız yapılacak sözlü veya yazılı red beyanını bir tutanakla tespit eder. Süresi içinde yapılan red beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir. Yasal ya da atanmış mirasçıların yapacağı gerçek red beyanı, bizzat ya da vekaletnamede özel yetki ile yetkilendirilmiş vekil vasıtasıyla yapılabilir. Kayıt ve şarta bağlanarak yapılmış red beyanı geçersizdir. Yine mirasçı, mirası kısmen reddedebilir. Red beyanından irade fesadı dışında dönülmesi ise mümkün değildir. Yani hile, yanılma, ikrah gibi hallerde red beyanının iptali söz konusu olur.Yine mirası reddeden mirasçı diğer mirasçıların rızalarını almak şartıyla red beyanından dönebilir. Ancak mirasçı, mirası red hakkından yoksun olduğu halde red beyanında bulunmuş olsa da bu red hükümsüzdür. Reddin iptalinde menfaati olanlar bu konuda dava açabilirler. Mirasın gerçek reddinin tescili istemi mirasbırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesinde yapılması mümkün olduğu gibi bu yer dışında kalan herhangi bir sulh hukuk mahkemesinde de yapılabilir.
Yasal süresi içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız ve şartsız kazanmış olur. Red süresi geçmeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı mirası reddedemez. Zamanaşımı veya hak düşürücü sürelerin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebri takip yapılması red hakkını ortadan kaldırmaz. Ancak miras, red beyanıyla sulh hakimi önünde reddedildikten sonra mirasçının tereke malı üzerinde mirası örtülü kabul anlamına gelebilecek fiil ve işlemde bulunması redden dönülüp mirası kabul sonucunu doğurmaz. Buna karşın mirası kabul anlamına gelecek bir takım davranışlarda bulunan mirasçı, mirası örtülü olarak kabul etmiş sayılacağından artık o mirası reddemez. Fakat terekenin korunması amacını güden faaliyetlerde bulunma, mirasın kabulü anlamına gelmez.
Medeni Kanununun 615. Maddesinde, önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hakiminin, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan red süresini uzatabileceği veya yeni bir süre tanıyabileceği belirtilmiştir. Uzatılmış süre yetmez ise ve önemli sebep de halen varsa yeni bir süre vermek söz konusu olabilir.
Miras, mirasçılardan biri tarafından ya da en yakın mirasçıların tamamı tarafından red edilmiş olabilir. Mirası red eden kişi miras bırakanın ölümünde hayatta değilmiş gibi, onun mirasçısı sayılmaz. Mirası reddeden kişi, terekenin borçlarından da sorumlu olmaz. Yasal mirasçılardan biri mirası redderse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi hak sahiplerine geçer. Mirası reddeden atanmış mirasçının payı, miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, miras bırakanın en yakın mirasçılarına kalır. Reddetmeyen diğer atanmış mirasçılara kalmaz. Ancak yasal mirasçılar, mirastan mahrum bırakılmış ve birden ziyade atanmış mirasçı varsa reddeden atanmış mirasçının hissesi, reddetmeyen atanmış mirasçılara intikal eder. Miras bırakan terekesinin tamamı üzerinde tasarrufta bulunarak birden çok mirasçı atamışsa, bunlardan birinin reddetmesi hlinde onun payı diğer atanmış mirasçılara intikal eder.
Ancak en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir. Altsoyun tamamının mirası reddetmesi halinde, bunların payı sağ kalan eşe geçer.     




Av. EBRU ŞAHİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder